Corona Günlerinde Startup Olmak

“Zeka, değişime uyum sağlama yeteneğidir.”

İngilizce baş etmek anlamına gelen “cope with” kelime öbeğinin kökeni; ta 14. yy’da Fransızların savaşlarda, çarpışmalarda ve hatta düellolarda kullandığı “coupen” yani “vurmak” kelimesinden geliyor. Zaman içinde -yaklaşık 4 yüzyıl içinde- bu kelimenin anlamı, bizlerin de bugünkü anlamıyla kullandığımız “başa çıkmak” öbeğine evriliyor ve her yüzyılda dünyanın karşımıza çıkardığı güçlüklere karşı dururken hemen cebimizden çıkarıyoruz ve üzerine düşünmeye başlıyoruz: Bununla nasıl başa çıkabiliriz?

Bu sorunun cevabını ararken, içimizde olduğunu fark etmediğimiz bir güç, bizim temel yakıtımız oluyor: Hayatta kalma içgüdüsü. Bu içgüdüyü akıl ve stratejiyle besleyerek kendimize çıkış yolları bulmak da modern insanın yeni yüzyılla imtihanı. Son dönemde ise bu imtihanı koronavirüs pandemisi vesilesiyle veriyoruz.

2019 yılının Aralık Ayı’nda Çin’in Hubei eyaletinin başkenti olan Vuhan’dan başlayarak tüm dünyayı saran koronavirüs salgını, kişiden kişiye bulaşarak Ocak ayında yayılımda büyük artış gösterdi. Çin ile sınırlı kalmayan virüs vakaları, yalnızca Asya değil; zaman içerisinde Avrupa, Kuzey Amerika ve Pasifik’te yer alan ülkelerde de görülmeye başlanınca 11 Mart’ta Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından küresel salgın, yani pandemi ilan edildi. Özellikle İtalya’da vaka sayısında ve ölümlerdeki inanılmaz artış, 13 Mart itibarıyla Avrupa’yı koronavirüs pandemisinin merkez üssü haline getirdi. 29 Mart 2020 itibarıyla resmi kayıtlara göre dünyada 683.500’den fazla vaka, 32.139 ölüm meydana geldi. Bu istatistikler, ilk vakasını 11 Mart’ta açıklayan Türkiye’de ise 7.402 vaka, 108 ölüm ile kayıtlara geçti.

Tüm dünyanın, ekonomik, siyasi, kültürel, sosyolojik ve psikolojik sınavdan geçtiği koronavirüs pandemisinin sınırlarını çizdiği yeni düzene adapte olmaya çalıştığı bu dönemde; en sert ve keskin değişikliklerden birini de iş dünyası yaşadı. Faiz indirimleri, ikinci bütçe paketleri, kamu yatırımlarında ek kaynaklar ayrılması, kredi garantileri, zorunlu karşılıkların düşürülmesi gibi ekonomi alanında alınan aksiyonlar, iş dünyasının bir parça nefes almasına ve bu “global düşmanla” başa çıkılmasına yardımcı olmayı hedefliyor.

Peki iş hayatının büyük ve stabil oyuncuları, devletlerin ve kurumsal yapıların aldığı önlemler çerçevesinde, uzun yılların verdiği tecrübe ve mali güçle oluşturulmuş sağlam altyapının üzerinde pandeminin yol açtığı sorunlarla başa çıkarken; dinamik, hayatının baharında olan startup’lar bu durumu nasıl yönetmeye çalışıyorlar, neler yapabilirler ve neler yapmak zorundalar? Teoride her zaman beklediğimiz, kurgu film ve romanlarda olası bulduğumuz bu belirsizlik içinde yolumuzu bulmak için neler yapıldığına ve yapılabileceğine dair bir yazı hazırladık.

Tüm dünya genelinde sosyal izolasyon ve birçok yerde olağanüstü hâl ilan edilmesine sebep olan pandemi, tüm grupları olduğu gibi girişimcilik ekosistemini de hızlı ve sarsıcı bir şekilde etkilemiş durumda. İptal olan ya da belirsiz bir ileri tarihe ertelenen fuarlar, konferanslar, operasyonlarını sonlandıran ulaşım endüstrisi, her türlü seyahat ve konaklama konusunda getirilen kısıtlar, durma noktasına gelen kültür-sanat etkinlikleri, spor musabakaları, yeme-içme mekanları ve hatta ara verilen ve ertelenen eğitimle birlikte, bu alanlara temas eden küçük ve orta büyüklükteki şirketler, henüz haberlere konu olmasa da zor bir döneme girdiler. Büyük oyunculara kıyasla, böyle beklenmedik global bir krizi yönetmek için çok daha az sermaye ve hata yapma hakkına sahip olan girişimcilerin, sosyal ve ekonomik etkileri son derece keskin ve sarsıcı olacak bu dönemde bazı sorulara cevapları ivedi bir şekilde cevap bulmaları ve uygulamaya koymaları gerekiyor. Global salgında Hindistan ve Çin’de yer alan startup’lar şimdiden bu alandaki tecrübelerini paylaşmaya başladılar.

Çin menşeili Whale isimli yazılım girişiminin CEO’su Andi Chen’e göre, normalleşmeye yaklaştıkları bu kriz dönemi boyunca şirket olarak müşterileri ve tedarikçileriyle sürekli olarak irtibatta olmaları, veri toplamaya düzenli bir şekilde devam etmeleri ve sanal ortamda da olsa ekip olarak girişimleri için yeni düzende ne yapabileceklerine dair her gün beyin fırtınası seansları düzenlemelerinin çok faydası olmuş. Diğer taraftan, işe alım, fatura kesme ve ürünleşme konularında daha önceden öngördükleri hiçbir hedefi koronavirüs pandemisi nedeniyle değiştirmediklerini de belirten Chen, salgın nedeniyle hedeflerinde sarkmalar olabileceğinin farkında olduklarını ama değişime ayak uydurarak ve iş modellerini değiştirerek bu makası kapatmanın, teknoloji tabanlı bir firma olarak çözmeleri gereken bir pürüz olduğuna inandıklarını ve bu yönde aksiyon aldıklarını sözlerine ekliyor.

Hindistan’dan çıkan bir şirket olan Sequoia Capital India’nın CEO’su M. Bhatnagar’a göre, süreçte kendilerinin attıkları ve tüm girişimcilerin atması gereken ilk adım; tüm paydaşlarıyla sürekli ve kesintisiz bir şekilde iletişim halinde olmaları. Bu paydaşlar arasında girişimin ortakları, varsa çalışanları, iş ortakları, müşterileri, tedarikçileri ve danışmanları yer alıyor. Bu kontağı kaybetmemenin, startup’ı ayakta tutan iskeletin bel kemiği olduğunu unutmamak gerektiğini ısrarla belirtiyor. Kriz yönetimi konusunda Bhatnagar’ın önem verdiği bir diğer konu ise sürece rasyonel bir bakış açısıyla yaklaşmak ve alınması gereken olası aksiyonlar için bir nakit akışı tablosu çıkarmak. Bu tabloya göre de finansal birtakım kesintilere gidilecekse, önem sırasına koyarak zaman kaybetmeden aksiyon almanın önemine değinen CEO, özellikle pandemi ortaya çıktığı esnada yatırım turuna çıkan girişimlerin; daha önceden öngördükleri ve talep ettikleri miktarın ve şartların altına inmek durumunda kalsalar bile bu turu tamamlamaları gerektiğinin altını çiziyor. Bunu yaparken de bir girişimcinin hayatta kalması için kasasında var olan paranın ne kadar süre için yeterli olacağının sıkı takibinin önemini vurguluyor.

Bu süreçten girişimciler kadar etkilenen ekosistemin bir diğer parçası olan yatırımcıların tecrübeleri de oldukça önemli. Yatırımcılar, koronavirüs pandemisinin kendi açılarından startup ekosistemi için olumlu sayılabilecek bir döneme de yol açmış olabileceğini gözden kaçırmamak gerektiğini düşünüyorlar. Bir VC şirketinin ortağı olan V. Kola, rutinini sürdürebilen startup’ları gözlemlemenin onlar için iyi bir done olduğunu ifade ederken, bir başka yatırımcı Dev Khare ise, pandeminin yarattığı kriz sürecinin yatırım yapılacak girişimlerin gelir yaratma kapasitesini görmek ve büyüme potansiyellerini incelemek için çok iyi bir dönem olduğunu belirtiyor. Fikri mülkiyete yatırım yapmak için uygun bir dönemden geçtiklerini vurgulayan Khare; ürün kalitesinden ödün vermeden, dikkat çekmek için indirim yapmadan büyümeye çalışan, sanal ortamda da olsa endüstriyle bağını koparmayan, varlık gösteren girişimleri takip ettiğini belirtiyor. Girişimler için, bu dönemin yükselen yıldız olmak için çok iyi bir dönem olduğunu, yatırımcılar için de iyi bir girişimi diğerlerinden ayrıştırmanın daha kolay gözlemlenebilir olduğunu da sözlerine ekliyor.

Ticari faaliyetlerdeki kaçınılmaz düşüşler, tedarik zincirinde yer alan aksaklıklar, seyahat kısıtları ve iptal edilen toplantılar nedeniyle küresel ekonominin yeniden ayağa kalkması hatrı sayılır bir zaman alacak gibi görünüyor. Girişimciler, mentorlar, danışmanlar ve yatırımcıların pandemi esnasında ekosistemin bir parçası olmakla ilgili paylaştıklarına da baktığımızda, bir girişimin bazı temel sorularına cevap bulması gerektiği ortaya çıkıyor.

Bunlardan ilki, eğer yaşam döngüsünün başında bir girişimseniz, “hazıra dağ dayanmaz” sözünü aklınızdan çıkarmadan burn rate’inizin ne olduğunu kendinize sormanız. Yani mevcut paranızı/varlıklarınızı harcama hızınızın ne olacağının cevabını ivedi bir şekilde bulmanız.

Bu sorunun cevabına ulaşmak için reel gelirinizden, mevcut giderlerinizi çıkararak ve hesabınızda var olan paraya bakarak; mevcut koşullarda -eğer gideriniz gelirinizden fazla ise-şirketinizin mevcut ve değişmiş olan koşullarda her ay bu harcamaları gerçekleştirerek kaç ay hayatta kalabileceğini hesaplamanız gerekiyor. Pandemi öncesi muhakkak yapmış olduğunuz bu hesaplamaları kriz boyunca yapmak, hareket alanınızı küçültmemek ve burn-rate’inizi uzatmak için gerekli aksiyonları  alabilmek (örn: işinize zarar vermeden masrafları kesmenin yolunu bulmak) açısından son derece önemli ve kaçınılmaz.

İkincisi, bu şartlar altında geliştirmeniz gereken yeni iş modeli nasıl kurgulanmalı, mevcut iş modelinizde ne gibi değişikliklere gitmelisiniz?

İş dünyası ve ekonomi global olarak bu denli değişirken, hiçbir şey bir önceki dönemle aynı değilken ve hiçbir şey bir sonraki dönemde şu anki gibi olmayacakken, yola çıktığınızda kurguladığınız iş planında hiçbir değişiklik yapmadan devam etmekte ısrarcı olmak; pandemi gerçeğini inkar etmek; iş dünyasından çıkış biletinizin altına imzanızı atmak demek olabilir.

Bu nedenle, daha önceden kurguladığınız iş planının işlemesiyle ilgili varsayımlarınızı gözden geçirmekte fayda var. Özellikle derin teknoloji geliştiren ve B2B pazarda varlık gösteren girişimler olarak, satış yaptığınız şirketlerin satışlarını, sektörlerinin durumunu takip etmeniz gerekiyor; öngördüğünüz gelir seviyesi ve satış rakamlarının değişmesi ihtimaline karşı iş modelinizi yeniden kurgulamalı, konjonktüre uygun hale getirmelisiniz. Biraz masa başında vakit geçirmenin zamanı.

Peki ya içinden geçmekte olduğunuz bu sürecin zamanlama öngörüsü nedir? Bu değişikliğe ne kadar süre için adapte olmanız gerekecek? Bu sorunun cevabı, faaliyette bulunulan tematik alana, iş modeline ve girişimcinin sağladığı ürünün sürece adapte olma oranına göre değişiklik göstermekle birlikte; ortaya çıkan bu süreç içerisinde sağlanması gereken en temel koşul, girişimin ayakta kalma süresini uzatmak. Daha önce koronavirüs pandemisindeki gibi tüm dünyanın yaşamadığı ama neredeyse global büyük buhranlara neden olan diğer krizlerde (örn. 2008 ekonomik krizi) edinilen tecrübeler doğrultusunda; 3 aylık, 1 senelik ve 3 senelik planlamalar yapmanın; girişimler için hayat kurtaran aksiyonlar olduğu görülmüş. Bu planlamaları yaptıktan sonra, belirlenen dönemler için koyulan hedefe ulaşmaya yönelik olarak masrafları bu sürece uygun şekilde kısmak, yeni iş modelini yatırımcılara ve çalışanlara net bir şekilde aktarmak ve aksiyona geçmek, teknolojik olarak uyum sağlamak; kısaca planlamak, iletişim kurmak ve harekete geçmek adaptasyonun kaçınılmaz birer parçası olacak gibi gözüküyor.

Tabii ki bir girişim olarak hayatta kalmanın en önemli kriterlerinden biri de sermayeye erişim. Girişimlerin bu kadar endişe ve bu yeni döneme dair haklı sorularla dolu olduğu bu dönemde desteğine ihtiyaç duyulan yatırımcıların kafasında da likiditeye, kâr/zarara ve parayı harcama konusuna dair endişeler kol geziyor. Peki yatırımcıların bu süreçte geliştireceği davranış ne olacak? Yatırımcılara giderken, bu soruya cevap bularak endişelerini ortadan kaldıracak çözüm ve alternatifleri iş planının içine yerleştirmiş olmanız çok önemli. Yatırımcıların bu dönemde kendilerini korumaya yönelik davranacağının, eskisi gibi zamana yaydıkları bir beklenti planı içerisinde olmayacaklarının ön kabulüyle hareket etmek, girişiminize zaman ve efordan tasarruf ettiren bir planla yola çıkmanızı sağlamak açısından hayati bir öneme sahip.

Daha önce tecrübe etmediğimiz, karamsarlığın ağır basabileceği bir dönemden geçtiğimiz bir gerçek. Fakat bu zorlu koşullarda; kararlı ve gerçekçi olarak, plan yaparak, kendimizi geliştirerek ve şartlara adapte olarak, yardımı kabul ederek ilerlediğimizde; güçlenerek çıkacağımızı ve hiçbir karanlığın sonsuza dek sürmeyeceğini unutmamalıyız.

Dünyaya iz bırakacağınız, sağlıklı bir dönem geçirmeniz dileğiyle, değişen dinamikleriyle yeni ekosisteme hoşgeldiniz.

 

Melis YILMAZ